Ankara yaklaşık bir yıl önce tarihi kimliğine derinden dokunan bir sanat mekânı kazandı. Sığınak, İkinci Meclis binasının hava saldırılarına karşı tasarlanmış sıra dışı bir bina. Macarlar tarafından yapılan ve döner bir düzende sonunda sizi giriş noktasına yeniden ulaştıran bu bina, 22 Aralık 2021 tarihindeki açılışla Ankara’da Ulus-Müzeler Bölgesinde “Sığınak: Sanat ve Teknoloji İçin Alan” adı altında kültür etkinliklerine açıldı.








Sığınak’ın ortaya çıkışında kuşkusuz Kültür Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Gökhan Saygı ve Cer Modern Yürütücüsü Zihni Tümer’in iş birliği ve büyük emekleri söz konusu. Geçtiğimiz hafta nihayet görme şansına eriştiğim Sığınak’ın yeni sergisi “Yeni Medya: Eskizden Piksele Dijital Sanat” mekânın ruhuyla derinden bağlanan ve küratörlüğünü Esra Özkan’ın üstlendiği bir güncel sanat işi. Başkent Kültür Yolu etkinlikleri kapsamında Sığınak: Sanat ve Teknoloji İçin Alan’da ilk defa Ankaralı izleyicileri ile buluşan sergi yeni medya/dijital sanat alanında üreten dokuz önemli sanatçının, Can Büyükberber, Hamza Kırbaş, Güvenç Özel, Cem Sonel, Afra Naile Sönmez, Candaş Şişman, Nergiz Yeşil, RAW (Selçuk Artut, Alp Tuğan)’ın çalışmalarını bir araya getiriyor.
Dijital sanat, bio sanat, ses tasarımı gibi farklı disiplinlerdeki eserlerden oluşan bu karma sergide dikkati celbeden en önemli şey mekânın doğasında var olan sıkışma, korunma, endişe ruh hâllerini avcunda tutan işleri barındırması. Özellikle ses yerleştirmeleri için benzersiz bir duygu taşıyan Sığınak’ta Boşluk isimli Afra Sönmez’in çalışması, Tagore’un The Grasp of Your Hand şiirinden parçaları fısıltılarla duyuran sıra dışı bir elektro-tekstil üretimi. Tellerle diriltilmiş iplikten örülü çiçekler avuç içinde sıkıştırıldığında sığınağın endişeli ve loş duvarlarında “Acımın dinmesi için değil, ama kalbimin onu yenmesi için yakaracağım” dizelerinin fısıltılarının yankıları duyuluyor. Bunun son derece etkileyici ve hüzünlü bir deneyim olduğunu söylemek gerek.
İmdad Kulesi tabelasının önünden kurul merkezine açılan bir başka odaya girdiğimizde ise Nergiz Yeşil’in Lorem Ipsum II adlı biosanat çalışması çıkıyor, ayaklarımızın dibinde. Canlı organizmaların toprak üzerinde cam ve ışıkla sıkıştırıldığı bu ortamda durmadan dönüştüğünü izleyebildiğiniz yaşayan bir sanat eseri. Renkleriyle hangi bakterinin/küfün diğeriyle akraba olduğunu anlamak bile mümkün diyor sanatçı ve hepsini tanıyor. Lorem Ipsum II’nin küfleri bana İkinci Dünya Savaşı boyunca kullanılan sığınaklarda ruh hâlleri değişen, birbiriyle akraba olan içten içe ölen ya da umutla yaşayan insanları hatırlatıyor.
Yazının devamına Artful Living üzerinden erişebilirsiniz…

Yorum bırakın